Yine geldi o kara gün. İnsanların cıvıl cıvıl olduğu yazın en sıcak günlerinden birinde o sıcaklığı gölgede bırakan bir ateş düştü yüreğimize. 17 yıldır bu utançla yaşıyoruz. 2 Temmuz 1993’te alev alev yanan otel ve çığlıklar içinde o otelden kurtarılmayı beklerken diri diri yanan canlarımızın acısı hâlâ yüreğimizde.
15 yaşımdaydım katliamın yaşandığı yıl. Henüz 3 yıl olmuştu Sivas’tan İzmir’e taşınalı. Yeni yeni kurulmaya başlayan özel televizyonların birinden dakika dakika izledim tüm olayları. Boğazım düğümlendi. Ağlayamıyordum, donuk bir vaziyette ekrana kilitlenmiş “şimdi gelecekler sizi kurtarmaya, asker geliyor, tamam şimdi kurtuldunuz, yahu itfaiye nerede kaldı, Sivas’ta devlet yok mu? Gibi yüzlerce düşünce geçiyordu içimden. Şaka olmalıydı. Bir otel dolusu yazar, şair, sanatçı, düşünür, kısaca İNSAN diri diri yakılıyordu ve “yetkililer” hiçbir şey yapmıyordu. Ve o kara gün hepinizin bildiği gibi sonuçlandı. 35 insanımız diri diri yakıldı. Aradan 17 yıl geçti ancak acılarımızı dindirecek hiçbir gelişme olmadı. Ne hukuksal ne de insani olarak.
Madımak Oteli’nin o günden sonra ne olacağı hep tartışıldı. Aydınların bir kısmı otelin müze olması yönünde ısrarcıydı. Ve bu ısrarlar 17 yıl sonra sonuç vermeye başladı. Hükümet Madımak Oteli’ni kamulaştırdı. Otel’in önümüzdeki günlerde ne olacağını birlikte göreceğiz.
Barbarlık Müzesi
Ama ben şimdi başka bir Müze’den söz etmek istiyorum. Barbarlık Müzesi. Kıbrıs’ta askerlik yaptığım sırada ziyaret etme fırsatı buldum. Barbarlık Müzesi, 1963 yılında Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda görevli Binbaşı Nihat İlhan’ın ailesinin Rum çeteleri tarafından katledildiği ev. Katliamın ardından, 1 Ocak 1966 yılında ev Barbarlık Müzesi adıyla ziyarete açıldı. Evi gezerken her yerde o vahşetin yaşandığı günlerin izlerini görmeniz mümkün. Duvarlardaki kan izleri (aradan geçen yıllarda birer siyah lekeye dönüşmüş durumdalar), kurşun delikleri, o gün orada katledilenlerin kıyafetleri. Her şey katliamın sonrasındaki gibi korunmuş. O vahşetin ardından çekilmiş fotoğraflar tüm açılığı ile sergileniyor. Müzeyi gezerken o gün yaşananları tüm ruhunuzda hissedebiliyorsunuz.
Nasıl bir müze?
Peki, Madımak nasıl bir müze olacak. Olayın üzerinden 17 yıl geçti. Otel 2 Temmuz 1993 yılının öncesindeki gibi yeniden restore edildi. Odalarında, duvarlarında, koridorlarında hiçbir iz kalmadı. Her şeyin üzerini, olayların failleri gibi, kat kat boya ile kapattılar. Sadece fotoğrafları, gazete kupürlerini mi sergileyeceğiz. Peki bu, o gün orada yaşananların vahametini gelecek nesillere taşımamıza yetecek mi? “Müze olsun” demek yetmiyor. Nasıl bir müze olması gerektiği de açıkça irdelenmeli.
0 yorum:
Yorum Gönder